UCP 600’e Tabi Akreditif İşlemleri ve Uygulamaları
Ceren Ak Güngör
Akreditif, uluslararası ticari iş ve işlemler çerçevesinde sıklıkla kullanımına başvurulan, çok boyutlu bir garantili ödeme aracıdır. Bu makalede, akreditifin tanımı, tarafları ve hukuki niteliğinden kısaca bahsedilecek olup, uygulamada sıklıkla karşılaşılan akreditif türleri ve uygulamaları; Milletlerarası Ticaret Odası’nın 600 Sayılı Akreditiflere İlişkin Bir Örnek Usuller ve Uygulama metnine atıf yapılmak suretiyle irdelenecektir.
- Akreditif Nedir?
- Hukuki Düzenlemeler, Tanım ve Genel Kavramlar
Akreditif, Türk Hukuku’nda herhangi bir mevzuatta düzenlenen bir kavram değildir. Bu husus, Türk Hukuku’na özgü bir durum da değildir, çünkü çoğu ülkenin mevzuatı, akreditife, pozitif düzenlemelerinde yer vermemeyi tercih etmiştir. İlginç bir biçimde, akreditifi mevzuatında düzenleyen az sayıda ülkeden biri de, kodifiye mevzuatın Anglo-Sakson hukuku yapısı gereği azınlıkta olduğu ülkelerden biri olan Amerika Birleşik Devletleri’dir. [1]
Türk Hukuku’nda akreditif tanımı, Yargıtay’ın muhtelif kararları ile doktrinde, çeşitli şekillerde yapılmaktadır. Diğer yandan, gerek akreditifin dış ticaret de dâhil olmak üzere farklı disiplinleri de ilgilendiren bir araç olmasının, gerekse farklı akreditif türlerinin farklı tanımlarının olabilmesinin etkisiyle, akreditif tanımlarında bir yeknesaklık bulunmamaktadır. Hukuk Genel Kurulu, 1964 yılında verdiği bir kararında, akreditifi şu şekilde tanımlamaktadır: “mal satın almış bir kimsenin, bir banka ile yaptığı anlaşma üzerine, o bankanın, belli belgelerin satıcı tarafından ibrazı karşılığında, bu satıcıya satış parasının ödenmesini hedef tutan bir akit”.[2] Her ne kadar bu tanım temel olarak akreditifin yapısını ortaya koyabilecek nitelikteyse de, bu tanımın, daha ziyade belgeli akreditifi tanımladığı, tüm akreditifleri kapsayıcı şekilde düzenlenen bir tanım olmadığı belirtilmelidir.
Milli hukuk düzenleme ve uygulamalarındaki bu gibi farklılıkları ortadan kaldırmak amacıyla Milletlerarası Ticaret Odası; ilk versiyonu 1930’larda benimsenen ve son olarak 2007 yılında revize edilen 600 Sayılı Akreditiflere ilişkin Birörnek Usuller ve Uygulama metnini oluşturmuştur. Türkçe kaynaklarda “ABK” olarak adlandırılan ancak uygulamada daha ziyade ilgili kurallar bütünün İngilizce metninden hareketle “UCP 600” (Uniform Customs and Practice for Documentary Credits) olarak ifade edilen bu metin, isminden de anlaşıldığı üzere, akreditif uygulamalarında bir yeknesaklık sağlanması için geliştirilmiştir. UCP 600, akreditifler yönünden son derece genel ve basit bir tanım getirmiştir: “Akreditif, adı ve tanımlaması nasıl olursa olsun, amir bankanın uygun bir ibrazı karşılayacağına ilişkin kesin yükümlülüğünü oluşturan dönülemez nitelikte herhangi bir düzenleme anlamına gelir.” [3]
Akreditifin hukuki niteliği ise, Türk Hukuku yönünden tartışmalıdır. Bir görüş, akreditifin temelde bir havale niteliğinde olduğunu savunmakta, diğer görüşlerden bir kısmı, akreditifi garanti sözleşmesi ya da kefalet hükümlerine istinaden açıklamakta, bir başka görüş ise, akreditifin havale veya diğer Borçlar Hukuku sözleşmelerinin niteliklerini ihtiva etmediğini ileri sürmektedir. Daha baskın sayılabilecek bu görüşe göre akreditif, daha ziyade birden fazla bağımsız akitten oluşan, tek bir hukuki kurumla açıklanamayan bir işlemdir. [4]
- Akreditifin Tarafları
Akreditif işlemlerinin temel olarak üç tarafı bulunmaktadır. Akreditifin bir sözleşmesel ilişki kapsamında kullanılan bir araç olmasından hareketle bu taraflar; alıcı, satıcı ve banka olarak adlandırılmakla birlikte, aslen tarafların UCP 600’e uygun şekilde adlandırılması, daha sağlıklı olacaktır. Zira her ne kadar uygulamada çoğu kez alıcı ve satıcı arasındaki ilişkiden doğan akreditiflerle karşılaşılıyor ise de, teminat akreditiflerinde olduğu gibi, akreditif, her zaman alıcı ve satıcı arasındaki ilişkiden kaynaklanmamaktadır. Bu doğrultuda UCP 600 yönünden akreditiflerde taraflar; amir (applicant), lehtar (beneficiary) ve amir bankadan (issuing bank) oluşmaktadır. “Amir”, akreditifin açılması için bankaya başvuran kişiyi, “lehtar”, lehine akreditif açılan kişiyi, “amir banka” veya uygulamadaki diğer adıyla “akreditif bankası” ise, amirin talebi üzerine veya kendi adına akreditif açan banka anlamına gelmektedir.[5] Akreditif ilişkisini doğuran sözleşmenin tarafları bakımından da genellikle “amir”, mal veya hizmeti satan veya sağlayan taraf, “lehtar” ise, mal veya hizmeti alan taraftır.
Ancak buradan, akreditife katılan tarafların yalnızca amir, lehtar ve amir banka olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Akreditiflere çoğu zaman, amir bankanın yanında başka bankalar da dahil olmaktadır. Bunun nedeni çoğu zaman, amirin akreditif talebini yönelttiği amir bankanın, uluslararası işlemlerde yabancı ülkedeki lehtar ile iletişimde olmaması ve gerek bu nedenle yabancı ülkedeki başka bir bankayı da ilişkiye dahil etme isteği olabileceği gibi, taraflardan birinin, başka bir bankanın akreditife teyit eklemesini istemesi de olabilir. Bu diğer banka, muhabir banka olarak hareket edebileceği gibi, görevli banka, ya da teyit bankası şeklinde de hareket edebilir.
Eğer bu banka muhabir banka olarak hareket ediyorsa, bu durumda amir bankayla lehtar arasındaki haberleşmeyi sağlayacaktır. [6] Muhabir banka, UCP 600’de “ihbar bankası” (advising bank) olarak adlandırılmakta ve amir bankanın talebi üzerine akreditifi ihbar eden banka anlamına gelmektedir. Akreditifi ihbar eden banka ile, akreditif kapsamındaki “görevli banka” (nominated bank) farklıdır. UCP 600’e göre ihbar bankası, amir bankanın talebi üzerine akreditifi ihbar eden bankayken görevli banka ise, herhangi bir banka nezdinde kullanılır biçimde açılmış bir akreditifte herhangi bir banka anlamına gelmektedir. Görevli bankaların çeşitli yükümlülükleri olabilir; örneğin bu banka, belgeli akreditiflerde yalnızca inceleme yükümlüsü olarak hareket edebileceği gibi, ayrıca bir ödeme yükümlülüğü altına da girebilir. Ancak UCP 600’ün 12(a) maddesinde de ifade edildiği üzere görevli banka, kural olarak, ödeme yükümlülüğü altına girmez.
Akreditif ilişkisine katılan banka, teyit bankası (confirming bank) olarak da görevlendirilmiş olabilir. Teyit bankası, ihbar bankasından farklıdır. Şöyle ki, UCP 600’e göre amir bankanın talebi veya verdiği yetki üzerine akreditife teyidini ekleyen banka anlamına gelen teyit bankasının eklediği bu “teyit”, “amir bankanın kesin yükümlülüğüne ek olarak teyit bankasının uygun bir ibrazı karşılayacağına veya iştira edeceğine ilişkin kesin bir yükümlülüğü” anlamına gelmektedir.[7]Bir diğer deyimle teyit bankası, ihbar bankasından farklı olarak taraflar arasında haberleşmeyi sağlamaya yardımcı olmak üzere katılan bir banka değil, akreditifin ödenmesi yönünden lehtara karşı akreditifi açan amir bankadan bağımsız ve ona ek olarak yükümlülük altına girmiş olan bir bankayı ifade etmektedir. UCP 600 Madde 9 altında bu husus, daha da açık bir şekilde ifade edilmiştir: “Bir akreditif ve herhangi bir değişiklik bir ihbar bankası aracılığıyla lehtara ihbar edilebilir. Teyit bankası olmayan bir ihbar bankası akreditifi ve herhangi bir değişikliği ibraz karşılama veya iştira etme yükümlülüğü olmaksızın ihbar eder.”
Teyit bankası, görevli bankadan da farklıdır. Bu iki banka arasındaki en büyük fark, teyit bankasının ödeme yükümlülüğü altına girmesine karşın, görevli bankanın, böyle bir yükümlülük altına girmemesidir. UCP 600’nin 12 (a) maddesine göre görevli banka, teyit bankası olmadığı sürece, kendisine ibrazı karşılamak veya iştira etmek için verilen bir yetki, bu görevli bankayı, ibrazı karşılamak veya iştira etmek için herhangi bir yükümlülük altına sokmaz. Bunun istisnası, görevli bankanın ibrazı karşılamak veya iştira etmeyi açıkça kabul ederek, bunu lehtara açıkça bildirdiği hallerdir. Her ne kadar görevli banka ve teyit bankası, farklı görevleri üstlenen bankalar olsa da uygulamada, teyit bankası olarak hareket eden bir banka varsa, bu bankanın aynı zamanda görevli banka olarak da hareket ettiği görülmektedir. Yine uygulamada, teyitli akreditiflere çok sıklıkla rastlandığı da görülmektedir. Akreditife başka bir bankanın teyidinin eklenmesi, bir nevi başka bankanın garantörlüğü anlamına geldiğinden, satıcı açısından ödeme alma ihtimalini yükselten bir işlemdir.
- Akreditif Türleri
Akreditifler, birçok farklı açıdan sınıflandırmaya tabi tutulmaktadır. Yukarıda kısaca anlatılan teyitli-teyitsiz akreditif ayrımı, bunlardan yalnızca bir tanesidir. Bunun haricinde akreditifler, belgeli olup olmadıkları açısından basit akreditif ve belgeli akreditif olarak ikiye ayrılmaktadır. “Basit akreditif” kapsamında lehtarın ödeme alabilmesi, herhangi bir belge ibrazına bağlanmadığından, bu tip akreditifler genellikle mal satış sözleşmeleri kapsamında kullanılmamaktadır. Aşağıda daha ayrıntılı olarak açıklanacak olan ve “akreditif” terimi ile çoğu kez kastedilen belgeli akreditif ise lehtarın ödeme alabilmesinin, akreditifte yer alan belgelerin bankaya ibrazı üzerine mümkün olabildiği akreditif tipidir.
Bunun yanı sıra akreditifler, “dönülebilir” olup olmamaları yönünden de sınıflandırılmaktadır. Burada “dönülebilir” akreditiften kasıt, akreditif amir bankanın akreditif kapsamındaki taahhüdünün geri alınıp geri alınamayacağı, yani akreditiften geri dönülmesidir. Dönülebilir akreditifler yapı itibariyle dönülmez, yani amir banka tarafından geri alınamaz akreditiflere nazaran lehtara koruma sağlamadıkları için, uygulamada tercih edilmemektedir. Nitekim akreditifler çoğu zaman UCP 600 altında düzenlenmekte ve UCP 600 altındaki akreditifler de kural olarak dönülemez (irrevocable) akreditif niteliği taşımaktadır.
Akreditifler ayrıca, ödeme şekilleri açısından da; ön ödemeli akreditif ve poliçeli akreditif, ibrazda ödemeli akreditif ve vadeli akreditif olarak sınıflandırmaya tabi tutulmaktadır. Ön ödemeli akreditifte akreditifin bedeli olan tutar, kısmen ya da tamamen, akreditifte sayılan belgelerin ibrazından önce ödenmektedir. Bu nedenle de uygulamada bu tarz akreditiflerdeki belge ibraz şartları, usuli şartlar olarak değerlendirilmektedir.[8] Poliçeli, yani uygulamada “iştira” veya “kabul” akreditifi olarak adlandırılan akreditif tipinde ise lehtar, akreditif kapsamında gönderilecek belgelere ek olarak, vadeli ya da vadesiz bir poliçeyi de amir bankaya ibraz etmekte, ödeme bu şekilde gerçekleşmektedir.[9] UCP 600’ün 6 (b) maddesine göre, UCP 600 altında açılan bir akreditifin, bu ödeme şekillerinin (ibrazda ödemeli, vadeli, veya kabul ya da iştira) hangisine tabi olarak açıldığının muhakkak belirtilmesi gerekmektedir.[10]
İbrazda ödemeli veya vadeli olan akreditifler, makalenin devamında daha ayrıntılı olarak açıklanmaktadır. Bunlar haricinde, bankacılık uygulamaları bakımından farklı tiplerde akreditifler de mevcut olmakla birlikte; makalenin konusunun sınırlandırılması açısından, uygulamada daha sıklıkla karşılaşılan akreditifler olan ibrazda ödemeli ve vadeli akreditifler ile teminat akreditifleri, daha ayrıntılı olarak irdelenecektir.
- İbrazda Ödemeli ve Vadeli Akreditifler
İbrazda ödemeli, veya uygulamada, İngilizce karşılığı olan “at-sight letter of credit” ibaresinden hareketle sıklıkla “görüldüğünde ödemeli”[11] olarak adlandırılan akreditif tipi, en sık karşılaşılan akreditif türlerindedir. Bu tür akreditifte lehtar, akreditifte yer alan belgeleri bankaya sunduktan sonra, banka, bu belgelerin akreditife uygunluğunu tespit ettiği zaman, ödemeyi yapmaktadır. [12] UCP 600 kapsamında “ödeme yapma” ibaresi yerine, “ibrazı karşılama” (honour) ifadesi kullanılmaktadır. Vadeli, ya da “ertelemeli” akreditifte (deferred letter of credit) ise lehtar, akreditif belgelerini bankaya sunduktan sonra, banka bunların akreditife uygun olduğunu tespit ettiği anda ödeme yapmamakta, belgelerin sunulmasını takip eden ve akreditifte belirlenen bir süre geçtikten sonra ödeme yapmaktadır. Bu akreditif tipinde, akreditif metninde tanımlanan süre geçtikten sonra ödeme yapılması, alıcının malı teslim aldıktan sonra parasını hemen ödememesi sonucunu doğurduğu için, satıcının alıcıya sağladığı bir kredi olarak görülmektedir.[13]
Ödeme şekli bakımından bu şekilde sınıflandırılan akreditifler, teyitli olabileceği gibi, teyitsiz de olabilir. Yani bir akreditif, ibrazda ödenebilir ve teyitli bir akreditif olabileceği gibi, vadeli ödemeli ve teyitli bir akreditif de olabilir. Yukarıda açıklandığı üzere, akreditifin teyitli akreditif olarak açılması durumunda akreditif ilişkisine ödeme yükümlüsü olan ikinci bir banka dahil olacak ve bu banka da, akreditif bedelini taahhüt edecektir. Bu noktada belirtmek gerekir ki; elbette, ibrazda ödemeli akreditiflerde dahi ödemeler, akreditif belgeleri bankaya sunulduğu anda gerçekleşmemektedir. Bunun nedeni, akreditif belgelerinin sunulduğu bankanın bu belgeleri inceleme görevinin bulunması ve bunun için de bankanın, kısa da olsa, bir süre harcamasıdır.
- Bankaların İnceleme Yükümlülüğü
UCP 600’ün 14. Maddesine göre inceleme yükümü altında olan bankalar; ibrazı kabul eden bankalardır. Bu banka, amir banka olabileceği gibi, varsa teyit bankası da olabilir, görevli banka da olabilir. Bir diğer ifadeyle, akreditif ilişkisine dâhil olmuş olan tüm bankaların, belgeleri inceleme yükümlülüğü bulunabilir. Tüm bu bankaların inceleme yükümlülüğü, UCP 600 kuralları çerçevesinde, beş “banka günü”, yani beş iş günüdür.
Eğer akreditif belgeleri görevli bankaya ibraz edilirse, görevli bankanın yükümlülüğü, belgeleri diğer bir banka adına incelemek ve iletmektir. Zira görevli bir bankanın yer alıyor olması, bu bankanın teyit bankası olarak hareket ediyor olduğu anlamına gelmemektedir. Teyit bankası olmayan bir banka da, bir önceki kısımda açıklandığı üzere, kural olarak ödeme yükümlülüğü altında bulunmadığından, görevli bankanın ödeme yapma yükümlülüğü, kural olarak yoktur. Görevli bankanın inceleme yetkisi açısından bir nevi ilk kontrol noktası olarak hareket ettiğinden bahsedilebilir. Bu nedenle, hem görevli bankanın herhangi bir belgenin uygun olmadığını tespit etmesi durumunda, bunu derhal lehtara bildirmesi beklenmektedir, hem de belgelerin görevli bankaya ibrazı, belgelerin amir bankaya ibrazıyla aynı etkiye sahip olacaktır[14].
Her ne kadar görevli banka kural olarak ödeme yükümlüsü değilse de, görevli bankaya, lehtara ödeme yapma, yani ibrazı karşılama yetkisi verilebilir ve görevli banka, bu şekilde bir taahhütte bulunabilir. Bu durumda görevli banka, belgelerin incelenmesi akabinde bunları uygun bulması halinde ibrazı karşılayacak, bunun üzerine teyit bankası ya da amir banka, ödenen tutarı görevli bankaya ödeyecektir. [15]
Diğer yandan, eğer belgeler teyit bankasına sunulursa, teyit bankasının da bir inceleme yükümlülüğü bulunacaktır. Teyit bankasının belge inceleme yükümü yönünden görevli bankadan belki de en büyük farkı, görevli bankanın kural olarak ödeme yükümlüsü değil inceleme yükümlüsü olmasına karşın, teyit bankasının aynı zamanda ödeme yükümlüsü olmasıdır. Bu nedenle de, belgelerin ibraz edildiği teyit bankası, belgelerin uygunluğunu tespit ettiği taktirde, ödemeyi yapacaktır.[16]
Bunların yanı sıra, belgelerin amir bankaya ibrazı durumunda, amir banka da inceleme yükümü altına girecektir. UCP 600’ün 6(d) maddesine göre amir banka dışında bir bankaya ibraz yapılacağının belirlenmesi, amir bankanın yerine ek bir ibraz yeri anlamına gelmektedir. Bir diğer deyimle lehtar, belgeleri amir bankaya ibraz etme yönünden bir nevi seçimlik hakka sahiptir. Ancak uygulamada, bankaların, belge ibrazının görevli bankaya yapılmasını tercih ettiği ve akreditif metinlerinde bu yönde ifadelere yer verdiği de görülmektedir.
Bankaların yukarıda tarif edilen şekildeki inceleme yükümlülüğü, belgelerin dış görünüş itibarıyla incelenmesinden ibarettir. [17] Bu husus, UCP 600’ün 14 (a) maddesinde açıkça ifade edilmiştir. Nitekim bahsi geçen maddeye göre görevli bankanın, veya varsa teyit bankasının ya da amir bankanın incelemesi; yalnızca sunulan belgeler üzerinden yapılacak olup, bu belgelerin görünüş itibariyle akreditife uygun olup olmadığının tespitinden ibaret olacaktır. Elbette burada inceleme yükümlülüğü altında olan bankaların, belgeleri makul bir özenle incelemesi gerekliliği kabul edilmektedir.
- İbraz Edilecek Belgeler
Belgeli akreditifler kapsamında hangi belgelerin bankaya ibraz edilmesi gerektiği, UCP 600’ün 17 ile 28. Maddeleri arasında düzenlenmektedir. Bu maddelerden 17. Madde temel olarak, akreditif belgelerinin nüshalarına ilişkindir – örneğin maddeye göre, sunulacak belgelerin en az bir nüshası asıl nüsha olacaktır. 18 ve devamı maddeler ise, akreditif kapsamında ödemenin alınabilmesi için lehtarın hangi grup belgeleri sunması gerektiğine ilişkindir. Bu belgeler temel olarak ticari fatura, taşıma belgeleri ve sigorta belgeleridir.
Bunlardan ticari faturanın, imzalı olması gerekmese de, akreditifin lehtarı tarafından, amire karşı düzenlenmiş olması ve faturada yer alan mal ya da hizmet tanımının, akreditifteki tanımla uyumlu olması, şarttır. Lehtarın sunmakla yükümlü olduğu taşıma belgeleri, UCP 600’de ayrıntılı şekilde düzenlemiş olup, bunun nedeni, bu belgelerin taşıma tipine göre değişiklik arz edecek olmasıdır. Örneğin hava yoluyla taşımada gerekli olan belgelerle, deniz yoluyla taşımada gerekli olan belgeler, farklı olabilir. Sigortaya ilişkin belgeler açısından ise lehtar, bir sigorta sertifikası ya da sigorta poliçesi sunabilir. Burada hangi oranda bir sigortanın arandığı, teslim tipine göre değişecektir. Örneğin, INCOTERMS altında CIF (cost, insurance & freight) teslim biçimine göre teslim edilecek mallar yönünden talep edilen sigorta poliçesi, aksi belirtilmedikçe, mal bedelinin %110 oranındaki sigorta poliçesi olmalıdır.
- Teminat Akreditifleri
Garanti akreditifi olarak da isimlendirilen teminat akreditifi; bu makalenin konusunu oluşturan belgeli akreditiflerden özü itibariyle farklıdır. En yaygın uygulama alanını Amerika Birleşik Devletleri’nde bulan ve diğer ülkelerdeki kullanımı da esasen Amerika Birleşik Devletleri kaynaklı olan “Standby Letter of Credit” (kısaca “SBLC”), bir teminat aracıdır ve bu teminat altında banka, bir ödeme taahhüdünde bulunmaktadır.
Teminat akreditiflerinde esasen lehtar, bu teminatı yalnızca diğer tarafın kusuru halinde kullanabilmekteyse de, burada da, tıpkı akreditifte olduğu gibi, mücerret bir taahhüt bulunmaktadır.[18] Ancak teminat akreditiflerinde amir bankanın ödeme yükümlülüğü, amirin bir edimi gerçekleştirmemesi üzerine doğar.[19] Yani burada banka, tıpkı banka teminat mektuplarında olduğu gibi, amirin bir edimi kısmen ya da tamamen gerçekleştirmemesi durumunda ödeme yapacaktır. Bu nedenle de teminat akreditifinde sunulan belgeler, mal veya hizmete ilişkin belgeler değil, bankanın ödeme yükümlülüğünün doğmasını gerektiren hal ve şartların ispatını ya da alacak talebini gösteren belgelerdir. [20] Örneğin bir teminat akreditifi metninde, amirin belirli bir sözleşme altındaki bir ödeme yükümlülüğünü, belirli bir tarihe kadar ödememesi durumunda bu ödemeyi bankanın yapacağı kararlaştırılabilir. Burada banka, bu ödemeyi kendisinin yapabilmesi için, amire yönelik olarak düzenlenen ancak amirin ödemesini yapmamış olduğu, üzerinde “ödenmemiş” ibaresi bulunan faturayı talep edecektir. Bu örnekte de görüldüğü üzere, belgeli akreditif lehtarı, bu mal veya hizmeti sağladığını tevsik eden belgeleri bankaya ibraz ederek ödeme alabilecekken, teminat akreditifi lehtarı, amirin yerine getirmediği bir yükümlülük nedeniyle, bu yükümlülüğün yerine getirilmediğine işaret eden belgenin ibrazı üzerine ödeme alabilecektir.
Teminat akreditifleri, farklı yapılarından dolayı, diğer akreditifler gibi UCP 600’ün her türlü hükmüne tabi olamayacaktır. Bu nedenle de UCP 600; kendi hükümlerinin, uygulanabilir olduğu ölçüde teminat akreditiflerine de uygulanacağını düzenlemiştir. Bunun dışında teminat akreditifleri için özel olarak düzenlenmiş olan 590 sayılı Uluslararası Teminat Akreditifi (Standby) Uygulamaları (ISP 98) benimsenmiş olup, 590 sayılı bu kurallar bütünü, münhasıran teminat akreditiflerine uygulanmaktadır.
- Sonuç ve Uygulamaya İlişkin Notlar
Akreditif, uluslararası ticarette özellikle satış sözleşmeleri kapsamında sıklıkla başvurulan bir işlem olup, temel olarak amir, lehtar ve banka arasında üçlü bir ilişki doğuran bir araçtır. Amir, bankaya başvurması neticesinde akreditif açan banka, yani amir banka, lehtara bir ödeme yapma yükümlülüğü altına girmektedir. Bu üçlü ilişkiye çoğu kez, yalnızca tek bir banka değil, görevli banka ve/veya teyit bankası olarak başkaca bankalar da dahil olabilmektedir. Akreditifli sözleşmeler; her iki tarafta da ödeme ve teminat usullerine ilişkin güven uyandırması yönünden adil ve tercih edilebilir bir uygulamadır. Nitekim alıcılar, mal teslim edilmeden malın bedelini ödemek istememekte, satıcılar da teslim edecekleri malın bedelinin ödeneceğini garanti altına almak istemektedir. Akreditifin temel fonksiyonu da aslen, borcun banka tarafından ödenmesinin garanti altına alınması ile, karşılıklı ifanın garanti altına alınmasıdır.
En yaygın uygulama alanı bulan akreditif tiplerinden biri, geri dönülemez nitelikteki ibrazda ödemeli akreditiftir. Nitekim bu durumda lehtar; gerekli belgeleri bankaya sunduktan sonra bankanın inceleme süresi sona erdiğinde kendisine ödeme yapılacağını, bankanın bu yükümlülüğünden vazgeçemeyeceğini bilmektedir. Bu durum, satıcı tarafları, teslim edecekleri malları bir an önce teslim etme yönünden de teşvik etmektedir; çünkü bedel ödeme borcu, malın teslimine bağlanmıştır. Bu noktada belge incelemekle yükümlü banka, malın niteliğini ya da sunulan belgelerin işaret ettiği hususların gerçekten de belgelerle örtüşüp örtüşmediğini değil, belgelerin dış görünüşleri itibariyle akreditifle uyumlu olup olmadığını kontrol etmektedir. Bu belgeleri inceleyecek banka; görevli banka ya da amir banka olabileceği gibi, teyit bankası da olabilir.
Akreditif açılmadan önce taraflar, akreditif belgelerini sözleşmede belirleyebilirler. Ancak bu durumda tarafların, akreditife ilişkin hüküm içeren sözleşme taslağını veya en azından teslimat biçimi, bedel ve konu gibi temel kavramları, akreditif başvurusu yapılacak amir banka ile görüşmeleri tercih edilmelidir. Nitekim her ne kadar taraflar, belgeleri veya sair birtakım şartları kendi aralarındaki belirleyebilseler de, bankaların akreditif açmayı kabul etmek için şart koştukları ek birtakım belgeler veya birtakım özellikler bulunabilir. Örneğin Türk bankaları, Avrupa Birliği’nde gelecek ürünler için, ürünün menşei şahadetnamesinin yanı sıra, mal dolaşımına ilişkin olup “ATR belgesi” olarak adlandırılan belgenin ibrazını da talep etmektedir. Bunun yanı sıra bankaların, teslim biçimlerine göre sigorta poliçeleri yönünden birtakım ek talepleri de olabilmektedir.
Elbette bu açıklamalar, teminat akreditifleri için kısmen geçerlidir. Nitekim, teminat akreditiflerinde banka, amirin bir yükümlülüğü yerine getirmemesinin sonucu olarak ödeme yapacağı için, burada bankaya sunulacak belgeler de farklılık göstermektedir. Teminat akreditiflerinin eser sözleşmeleri kapsamında kullanıldığı, ancak teminat açısından en yaygın uygulama alanına yine de banka teminat mektuplarının sahip olduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra, uluslararası satış sözleşmelerinde veya Türk hukuku dairesinde eser sözleşmesi sayılabilecek olan satış, montaj ve işletim unsurları barındıran sözleşmelerde akreditif kullanımı ise, gittikçe yaygınlaşmaya devam etmektedir.
Temmuz 2021
[1] Amerika Birleşik Devletleri, Ticaret Kanunu, Madde 5
[2] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 4.11.1964 T ve E.1964/942-K1964/637
[3] UCP 600, Madde 2
[4] Seza Reisoğlu, “Türk Hukukunda ve Bankacılık Uygulamasında Akreditif (Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 2. Baskı)”, Ankara 2009, Sayfa 25-26
[5] Bankalar, kendi adlarına da akreditif açabilmektedir. Bu durumda taraflar arasında ikili bir ilişki söz konusu olacaktır.
[6] Vahit Doğan, Uluslararası Ticarette Ödeme Aracı Olarak Akreditif, Güncellenmiş 4. Baskı, Savaş Yayınevi, Ankara 2016, sayfa 56
[7] UCP 600, Madde 2
[8] Vahit Doğan, a.g.e., sayfa 34
[9] Semih Saraç , “Akreditifin Hukuki Niteliği” (Yüksek Lisans Tezi), sayfa 28, http://acikerisim.ticaret.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/11467/2339/59115.pdf?sequence=1&isAllowed=y
[10] UCP 600, Madde 6 (b)
[11] Bu akreditif; “vesaik ibrazında ödemeli” veya “ibrazda ödenebilir” olarak da adlandırılmaktadır.
[12] Abdulkadir Yılmazcan, UCP 600 Kuralları Çerçevesinde Akreditifin İşleyişi, Legem Yayıncılık, 2017 Ankara, sayfa 61
[13] Cengiz Kostakoğlu, Banka Kredi Sözleşmelerinden Doğan Uyuşmazlıklar ve Akreditif, Beta Yayıncılık, 2001 İstanbul, sayfa 816
[14] Vahit Doğan, a.g.e., sayfa 271
[15] Seza Reisoğlu, a.g.e, sayfa 255
[16] Vahit Doğan, a.g.e., sayfa 272
[17] Seza Reisoğlu, a.g.e., sayfa 253
[18] Seza Reisoğlu, a.g.e., sayfa 146
[19] Semih Saraç, a.g.e., sayfa 37
[20] a.g.e, sayfa 37